Arabanın şoför arka koltuğundan kocamın son derece nedenini anlamadığım bir şekilde seksi ensesine ara ara bakarak yazıyorum bu yazıyı. Galiba neresine bakarsam bakayım aynı şeyi hissedicem.
Sonraki hayatımda gel.. Arka fonda
Hayır iyi ki şu an kocam kalp.
Yıllardır yazmadığım bloğuma neden döndüğümü bilmiyorum ama artık bi kızım olucaksa bile ismi Defne ol(a)mayacakmış...
Kocamın her seferinde ciddi isteklerime karşın nasıl olduğunu anlayamadığım bir ikna yöntemi sonucunda kafamı sallayarak haklısın kocam öyle yapalım derken buluyorum kendimi.. Ama çok mantıklı konuşuyor ne yapabilirim 🤗 Bu nedenle Defneden daha güzel bir kız ismi bulma mecburiyetinde kaldık, bulduk da.. Erkekte hala anlaşamadık.
Evimize gitmek için yaklaşık bir saatimiz, hiç bir zaman bronzlaşamayan tenimin yanıklarının geçmesine ise daha bir kaç gün var.
Evim..
Kedimm 💗
Pardon kafiyeye uydurucam derken en sevmediğim şeyi yapmam. Mars’ım benim güzel ve akıllı oğlum. Annesinin kopyası burnunun diki, dilinin dikeni ama sıcacık kalbi... Onu yalnız bıraktığımız için muhtemelen eve gidince yanımıza bile gelmeyecek ve kucağıma aldığımda tavana dik dik bakarak beni o sıcaklığından mahrum edecek. Neyse en kallavisinden bi yaş mamaya bakar gönlünü almam 😂
Neyse gelişme kısmı ise yaşımızın ilerlemesi. Bilenler bilir (kimler bilir bilmem) bi kaç gün önce 28’imi bitirdim. Yaşımın ilerlediğini son bir yılda idrak ettim. Önce sağlık problemlerim çıkmaya başladı sonra vefat... Canım dedem pamuk dedem güzelim...
Ailedeki tek prensesi olmama karşılık pislik bi hastalık yüzünden cenazesine gidemeyişim beni bi kaç yıl daha yaşlandırdı.
Bi tanecik dedem kaldı bu fanilikte. Eşimin dedesi, ama farkı var mıdır? Bence bu eşlik denen aile kavramında hiç bir ayrım yok. Annen- annem, baban-babam, herşeyin-herşeyim...
Daha dün gibi küçücükken bayram harçlığı aldığımı hatırladığım gencecik eniştem komada...
Ben büyürken ne kadar bencilmişim ki nasıl bir at gözlüğüyse bu sevdiğim diğer insanların yaşlandığını unutmuşum...
Yazının bu kısmını yazdıktan sonra taslağa kaydedip ara vermiştim.
Şimdi yeni bir gelişme paragrafı açmak mecburiyetinde aradan geçen bir hafta içinde eniştem...
Ölümün yaşı yokmuş.
Ölüm gencecik arkada bırakılan 3 çocuğu dinlemiyormuş..
Ölüm arkanda sana hala aşık bir kadını bırakmayı dinlemiyormuş..
Ölüm evlenen küçük kızının torunlarını görememeyi...
Ben hayatımda ilk defa toplu cemaat namazı ilk defa bu kadar art arda defnedilen insanlar gördüm.
Karşıyaka mezarlığı..
Kalabalık içinde başındaki eşarpla gözündeki gözlüğün ne anlama geldiğini öğrendiğim yer..
Kalabalık içinde 3 kere ağlaya ağlaya helal olsun demeyi öğrendiğim yer..
Ve yine kalabalığa bi nevi şükrettiğim yüreğimizdeki derin acının yerini bizim durumumuzda ne çok insan varmış duygusuna bırakan o serinlik..
Ailemden 3 neferi yolculadım..
Başımız sağolsun
Başınız sağolsun
Sonraki hayatımda gel.. Arka fonda
Hayır iyi ki şu an kocam kalp.
Yıllardır yazmadığım bloğuma neden döndüğümü bilmiyorum ama artık bi kızım olucaksa bile ismi Defne ol(a)mayacakmış...
Kocamın her seferinde ciddi isteklerime karşın nasıl olduğunu anlayamadığım bir ikna yöntemi sonucunda kafamı sallayarak haklısın kocam öyle yapalım derken buluyorum kendimi.. Ama çok mantıklı konuşuyor ne yapabilirim 🤗 Bu nedenle Defneden daha güzel bir kız ismi bulma mecburiyetinde kaldık, bulduk da.. Erkekte hala anlaşamadık.
Evimize gitmek için yaklaşık bir saatimiz, hiç bir zaman bronzlaşamayan tenimin yanıklarının geçmesine ise daha bir kaç gün var.
Evim..
Kedimm 💗
Pardon kafiyeye uydurucam derken en sevmediğim şeyi yapmam. Mars’ım benim güzel ve akıllı oğlum. Annesinin kopyası burnunun diki, dilinin dikeni ama sıcacık kalbi... Onu yalnız bıraktığımız için muhtemelen eve gidince yanımıza bile gelmeyecek ve kucağıma aldığımda tavana dik dik bakarak beni o sıcaklığından mahrum edecek. Neyse en kallavisinden bi yaş mamaya bakar gönlünü almam 😂
Neyse gelişme kısmı ise yaşımızın ilerlemesi. Bilenler bilir (kimler bilir bilmem) bi kaç gün önce 28’imi bitirdim. Yaşımın ilerlediğini son bir yılda idrak ettim. Önce sağlık problemlerim çıkmaya başladı sonra vefat... Canım dedem pamuk dedem güzelim...
Ailedeki tek prensesi olmama karşılık pislik bi hastalık yüzünden cenazesine gidemeyişim beni bi kaç yıl daha yaşlandırdı.
Bi tanecik dedem kaldı bu fanilikte. Eşimin dedesi, ama farkı var mıdır? Bence bu eşlik denen aile kavramında hiç bir ayrım yok. Annen- annem, baban-babam, herşeyin-herşeyim...
Daha dün gibi küçücükken bayram harçlığı aldığımı hatırladığım gencecik eniştem komada...
Ben büyürken ne kadar bencilmişim ki nasıl bir at gözlüğüyse bu sevdiğim diğer insanların yaşlandığını unutmuşum...
Yazının bu kısmını yazdıktan sonra taslağa kaydedip ara vermiştim.
Şimdi yeni bir gelişme paragrafı açmak mecburiyetinde aradan geçen bir hafta içinde eniştem...
Ölümün yaşı yokmuş.
Ölüm gencecik arkada bırakılan 3 çocuğu dinlemiyormuş..
Ölüm arkanda sana hala aşık bir kadını bırakmayı dinlemiyormuş..
Ölüm evlenen küçük kızının torunlarını görememeyi...
Ben hayatımda ilk defa toplu cemaat namazı ilk defa bu kadar art arda defnedilen insanlar gördüm.
Karşıyaka mezarlığı..
Kalabalık içinde başındaki eşarpla gözündeki gözlüğün ne anlama geldiğini öğrendiğim yer..
Kalabalık içinde 3 kere ağlaya ağlaya helal olsun demeyi öğrendiğim yer..
Ve yine kalabalığa bi nevi şükrettiğim yüreğimizdeki derin acının yerini bizim durumumuzda ne çok insan varmış duygusuna bırakan o serinlik..
Ailemden 3 neferi yolculadım..
Başımız sağolsun
Başınız sağolsun